Van Tarihi

Van isminin nereden geldiği ve kaynağı konusu henüz tam olarak açıklığa kavusmamış olmasiıa rağmen konuyla ilgili bazi önemli görüsler söyledir:
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Büyük Iskender’in, Van Kalesi’ndeki Vank adli bir mabedin adini sehre verdiğini belirtmektedir.

Baska bir rivayete göre, Van pek eski bir sehir olup, M.Ö. 1900’lerde Asur Melikesi Meshure Sah Meryem (Semiramis) adina izafeten Sahmerimekerd seklinde adlandirilmistir. Daha sonra Küyanyâ’nin son devrinde Van adindaki valinin sehri genisletip güzellestirmesi nedeniyle bu idareciden itibaren sehir Van olarak anilmistir.

Van adinin kaynaği konusunda akla en yatkin ve bilimsel görüs Urartuca Biane veya Viane’den çikmis olduğudur. Tarihi kaynaklarin bütününde, Urartular kendilerine Bianili demislerdir. Urartular’in yükselme devrinde Biate adi altinda bir çok sehir ve insan topluluğu Van bölgesine toplanmıştır.

URARTURLAR ÖNCESI VAN
Van bölgesinde en eski medeniyet M.Ö. 4000 yillarina kadar gitmektedir. Van Kalesi’nin 6 km güneyinde bulunan Tilkitepe ve Van Gölü’nün kuzeyindeki Ernis Mezarliklarinda yapilan kazilarda Kalkolitik, Bronz ve Demir devrine ait kültürel buluntulara rastlanmistir.

M.Ö. 4000 yillarindan itibaren Dogu Anadolu Bölgesi’ne Kafkasya üzerinden Hurri menseli kavimlerin büyük kafileler halinde göç ettikleri görülür. Hurrilerin, M.Ö. 2000’lerden itibaren Van Gölü’nden baslayarak Kizilirmak ve Yesilirmak’in Karadeniz’e döküldügü yerlere kadar uzanan bir bölgeye hakim olduklari görülür.

M.Ö. XIII. yüzyilda Hurri Mitani siyasi tesekkülün merkezi otoritesi zayiflamis ve beyliklere bölünmüstür. Asur Krallari bu küçük beylikleri hakimiyetleri altina almaya çalismis ve bu sirada Van Gölü çevresinden Bati Iran’a kadar olan bölgeye hakim olabilmek için, Nairi ve Ur(u)atri / Urartu ülkeleri ile Asurlular arasinda mücadeleler baslamistir.

Urartular ve Asurlularin mücadelesi M.Ö.IX. yüzyilin ortalarina kadar sürmüs, Asurlular bu daglik ve zor arazi sartlarina sahip bölgeyi egemenlik altinda tutamamis ve nihayetinde Urartu Krali I. Sardur (M.Ö.841-836) Urartu Devletini kurmustur. Kurulan bu devletin bassehri Tuspa (Van) olmuştur.

URARTULAR DÖNEMI VAN
I.Sardur, Van Gölü’nün dogu kiyisinda bassehir Tuspa’nin özünü teskil eden Van Kalesini kurmustur. Kalenin güney kismindaki Sardur Burcu’nun duvarindaki tas bloklar üzerindeki kurulus kitabeleri, Urartu tarihinin bilinen ilk yazili kaynaklaridir. Urar¬tu döneminde Van Kalesi’nin imari genis ölçüde tamamlanmis ve kalenin tamamlanmasi Kral Ispuini (M.Ö. 764-735) zamaninda olmustur. Urartularin Van’daki egemenliklerinin M.Ö. VI. yüzyilin baslarina kadar sürdügü ve M.Ö. 609 tarihinden hemen sonra Urartu ülkesini Iskitler’in ele geçirdigi arkeolojik buluntulardan anlasilmaktadir.
URARTU SONRASI VAN
Urartu bölgesine sirayla Iskitler, Medler ve Persler egemen olmuslardir. Medler’le Lidyalilar’in mücadelesi sirasinda Ermeniler’in küçük gruplar halinde bölgeye sizdiklari görülür.
Persler zamaninda Van bölgesine uzun bir müddet Halde denilmistir. Büyük Iskender’in Pers Imparatorlugu’nu zapt etmesiyle ve M.Ö. 323’te Iskender’in ölümünden sonra bölge, Iskender’in generallerinden Selevkius’un idaresine geçmistir. M.Ö. 66’da Van Romalilar’in eline geçmis, M.S. 200 yillarina kadar Partlar ve Bizanslilar arasinda el degistirmistir. M.S.II. yüzyildan VII.yüzyila kadar bölge, Sasani idaresinde kalmis ve 625 yilinda bölgeye Hazar Türkleri gelmistir. Hazarlar ve Islam ordulari arasindaki mücadeleler de Hazarlar’in Müslüman olmasiyla sona ermistir.

VII.y.y.’in sonlarindan itibaren Van ve çevresi Ermeniler’in hakimiyetine geçmistir. Daha sonra Abbasiler Van Gölü çevresini “Ermeniye” adiyla eyalet valiligi seklinde idare etmis, vali olarak da bölgede yasayan Ermeni prenslerini atamislardir. Abbasi halifesi Muktedir tarafindan Van Gölü’nün güneydogusundaki Vaspurakan bölgesinde yasayan Ardzruni prensi Gagik’e 908 yilinda krallik unvani verilerek, taç giydirilmistir. Vatsan adiyla Gevas’i merkez edinen Vaspurakan prensligi, iç islerinde serbest, dis islerinde Abbasilere bagli kalmistir.

X.y.y. sonlarinda Van ve yöresine tekrar Bizans Imparatorlugu hakim olmus ve Ermeni prenslikleri Bizans’in egemenligine girmislerdir. 1018 yilindan itibaren Selçuklu akinlari baslayinca, son Vaspurakan krali Senekerim Bizans Imparatoru II.Basil ile anlasarak Van ve çevresini 1021 tarihinde Bizans’a terk etmistir. II.Basil, Senekerim’e Magistros (Müstesar) unvani vererek yaklasik 40.000 kisi ile Sivas havalisine yerlestirmis, böylece Van ve çevresinde 113 yil hüküm süren Vaspurakan Ermeni kralligi sona ermistir.

TÜRK HAKIMIYETININ BAŞLAMASI
Çagri Bey’in bölgeye ilk akinlarindan sonra 1042-1043 yillarinda Ebulheyca Hezbâni yönetiminde olan ve Urmiye’de bulunan Türkmenlerin, Van Gölü havzasina akinlar yaparak Bizans generali Hacik’in kuvvetlerini maglup ettigini ve Hacik’in de bu çarpismalar sirasinda öldügünü görmekteyiz. 1045 yilinda Tugrul Bey’in emirleri dogrultusunda Mardin ve Diyarbakir bölgesindeki Türkmen beylerinden Oguzoglu Mansur, Göktas, Anasioglu, Bogu gibi beyler Van Gölü bölgesindeki Bizans kuvvetlerini yenilgiye ugratmislardir. Sultan Tugrul 1045 yilinda bizzat komuta ettigi ordusuyla Muradiye (Bergiri) ve Ercis’i fethetmistir.

1064 yilinda Sultan Alpaslan’in oglu Meliksah tarafindan Van’in etrafindaki birçok kale ve sehir fethedilmistir. Sultan Alpaslan fethedilen bölgenin yönetimini, sefere katilan vasal emirlere birakmistir. Van böylelikle Nahçivan Emiri Sakaroglu Ebu Dülef yönetimine geçmistir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra ise Türkler’in Anadolu’daki ve bölgedeki egemenlikleri tam olarak saglanmistir.

Selçuklu Sultani Muhammed Tapar, 1100 yilinda Diyarbakir Mervanileri emirlerinin elinde bulunan Ahlat ve yöresini, halkin da istegi ile Selçuklu emirlerinden Sökmen’e vermis ve 1100 yilindan itibaren tarihte Sökmenliler veya Ahlatsahlar adiyla anilacak bu beylik, Malazgirt, Ahlat, Ercis, Adilcevaz, Eleskirt, Van, Tatvan, Silvan, Mus il ve ilçelerini içine alan bu bölgede hakimiyet kurmuslardir.

OSMANLILAR
1534-35 yillarinda gerçeklestirilen Iran Seferi sirasinda Bagdat, Tebriz ve Van gibi önemli merkezler Osmanli idaresine girmistir. Ancak Osmanli Devleti’nin Macar Krali Ferdinand ile baslayan mücadelesi nedeniyle kuvvetlerin Rumeli’ye kaydirilmasi sonucu, fethedilen yerlerden bazilari tekrar Safevi’lerin idaresine geçmistir.

Kanuni Sultan Süleyman idaresindeki Osmanli ordusu 29 Mart 1548 tarihinde Istanbul’dan hareket ederek Iran üzerine yürümüstür. Erzurum üzerinden Adilcevaz’a varildiginda Ulama Pasa ve Karaman Beylerbeyi Piri Pasa Van Kalesi’ni kusatmak üzere oraya görevlendirilmislerdir.

15 Agustos 1548’de padisahin otagi Van Ovasi’na kurulmus ve Sadrazam Rüstem Pasa’ya Van Ka¬lesi’nin fethine baslamasi buyrugu verilmistir.

25 Agustos 1548 tarihinde Van Kalesi bir daha da el degistirmemek üzere Osmanli egemenligine girmistir.Van Kalesi’nin fethinden sonra bölgenin beylerbeyligi, Anadolu Defterdari Iskender Pasa’ya veril¬mistir. Bu arada Vastan (Gevas), Ercis, Adilcevaz ve Ahlat da tekrar Osmanlilarin eline geçmistir.

OSMANLI DÖNEMINDE IDARI YAPI
Osmanli tasra teskilatinda eyaletleri sancaklardan, sancaklari kazalardan, kazalari nahiye ve köylerden meydana gelmekteydi. Fethini müteakip Osmanli idaresine dahil edilen Van, “Eyalet” statüsü kazanmis olup 1568-1574 yillarinda liva tabir edilen 12 sancaga sahip olmustur. Bunlar, Van (Pasa Sancagi), Adilcevaz, Bitlis, Mus, Bargiri, Ercis, Kârgâr, Kesan, Ispayrid, Agakis, Nisf-i Şirvî, Vadi-i Beni Kotur’dur. Iran sinirinda olmasi bakimindan hem ordunun hareket noktasi hem de önemli merkez olan Van’in idari yapisi bu savaslar sebebiyle sik sik degisiklige ugramis, fethedilen yerlerin bir kismi buraya dahil edilmistir. Nitekim daha önce 12 olan sancak sayisi, 1578-1588’de 27’ye yükselmistir. Bu tarihte Van eyaletine bagli yeni sancaklar sunlardir: Nizan, Somay, Markavar, Hakkari, Müküs, Rumi, Albak, Selamas, Hoy-i Küçük, Ustûn, Tarûn, Zenüs, Bayezid, Gügercinlik ve Kale-i Pesk’dir.

Van Eyaleti’nin idari yapisindaki degisikliler 17. asirda da devam etmistir. 1609 tarihli Ayn-i Ali Efendi’nin eserinde, Van’in sancak sayisi 13 olarak gösterilmektedir. Bu sancaklar: Van (Pasa Sancagi), Adilcevaz, Ercis, Mus, Bargiri, Kargar, Müküs, Kesani, Ispayrid, Agakis, Kotur, Kale-i Beyazid, Berdi ve Ovacik’tir. Daha önce sancak olan Bitlis, bu tarihte hükümet olarak kaydedilmistir. 1632, 1641 yillarinda bu sancaklara Kiriki, Sirvi, Kesab, Şitak, Albak eklenirken Mus, Agakis, Bayezid, Berdi ve Ovacik çikarilmistir. Bitlis’in hükümet olarak adlandirilan idari yapisi devam ederken Iyzan, Hakkari ve Mahmudi de hükümet statüsüne geçmistir.

Van Eyaleti’nde sancak olarak geçmekle beraber “Yurtluk – Ocaklik” olarak adlandirilan, fetih esnasinda bazi ümeraya ve asiret beylerine hizmet ve itaatleri mukabilinde verilen yerleri de vardir. Nitekim 1631 – 1632’de Van Eyaleti’nde sancak olarak isimlendirilen 9 ocaklik kayitlidir.

Hudutlari, doguda Tebriz, batida Diyarbakir Eyaleti, kuzeyde Çildir ve Kars Eyaletleri ile güneyde Sultaniye olan Van Eyaleti’nin Pasa Sancagi Van sehri olup, beylerbeyi burada oturmaktaydi. Van Beylerbeyi’nin vazifeleri arasinda sunlar bulunmaktadir. Serhaddi korumak, Iran ahvali hakkinda haber toplayip Istanbul’a bildirmek, Iran’dan gelecek elçileri karsilayip koruma altinda Istanbul’a göndermek veya gerekli görüldügünde elçiyi Van’da alikoymak, Iran’a silah, bakir, kursun ve gümüs gitmesine müsaade etmemek, lüzumu halinde Iran içlerine akinlarda bulunup tahrip etmek, sinira yakin Iran kalelerinin Osmanli Devleti’ne geçmesi için gayret sarfetmektir.

16. ve 17. asirlarda Van sehrinin fiziki yapisi hakkinda; sehrin, Van Kalesi’nin güney etegindeki düzlükte kurulmus oldugu ve etrafinda surlarin bulundugu söylenebilir. Bu surlarin kapilari doguda Tebriz Kapisi, güneyde Iskele Kapisi ve batida Yali Kapisi’dir. Yeri, göle yakinligi ve kuzey tarafinin kapali olmasi dolayisiyla iskâna pek elverislidir. Şehrin etrafi baglik olup, bilhassa 17. asirda sik sik Safevi akinlarindan zarara ugramistir.

16. Asrin sonlarina dogru sehrin fiziki yapisinda Van Gölü’ne dogru bir gelisme görülmektedir. Nitekim 1581 tarihinde Van Beylerbeyi ve kadisina gönderilen bir hükümde, sehrin ahaliye ve muhafaza hizmetinde olanlara kifayet edecek büyüklükte olmadigindan sehre iskele tarafindan 1600 zira ilave olunmasina izin verilmistir.

OSMANLI DÖNEMINDE IKTISADI DURUM
16. ve 17. Asirlarda sehir iktisadi hayatini ortaya koyan kaynaklar kisitlidir. Mevcut kaynaklardan elde ettigimiz bilgilere göre iktisadi hayatin önemli unsurunu topraga bagli üretim olusturur. Bugday, arpa gibi zirai üretim yaninda bag-bahçe ziraati de yapilmaktadir. 17.asirda baglarda kullanilan suyun vergisi olan mîrâbâ (su ösrü) 26000 akçadir.

Van’da yer alti madeni olarak demir ve kükürt madeni bulunmaktadir. Ancak kükürt madeni 16. Asirda kapanmis olup 1577’de Van Beylerbeyi’ne gönderilen bir hükümde, madenin açilip isletilmesinin mümkün olup olmadiginin bildirilmesi istenmektedir. Yine bu dönemde Van’a bagli Kâricgân, Gâvar ve Hoy nâhiyelerinde demir madeninin bulundugu, fakat istenilen sekilde isletilmedigi bilinmektedir

17. Asrin baslarina ait oldugunu tahmin ettigimiz bir arsiv kaydina göre küçük sanayi kuruluslarindan olan, dokumanin mevcûdiyetine delalet eden boyahanenin senelik vergi hasili 5000 akça, mum yapilan yer olan Şem hanenin senelik vergi hasili 4000 akça, bozahanenin vergi hasili ise 5000 akçadir.

18. ve 19. yüzyillarda Van bölgesi tarihi, devletin gerileme dönemine tesadüf etmesi bakimindan karmasik bir durum göstermektedir.

Bu karisik durum ve Osmanli imparatorlugu’nda genel seferberlik nedeniyle Van’da meydana gelen olaylar ve Van’in siyasal, sosyal, ekonomik durumu, çok önemli olaylarin meydana gelmesine yol açmistir. Özet olarak, Van tarihi açisindan önemli görülenlerini özetleyecek olursak 17. yüzyilda kendisini hissettirmeye baslayan çöküs, sadece hükümranlik araçlarini degil, bütün imparatorluk yüzeyinde bürokratik ve dini müesseselerin hepsini etkilemistir.

OSMANLI DÖNEMINDE NÜFUS VE ASKERI DURUM
Van’in nüfusu hakkinda arsiv kaynaklarinin eksik olmasi sebebiyle, tam bir bilgiye sahip olmamakla beraber 17.yy baslarinda Van sehrinin toplam nüfusunun 35.000-45.000 civarinda oldugu ve bu nüfusun %70’inin Müslümanlardan olustugu tespit edilmistir. Mezralarda ve sancaga bagli merkezlerde yasayan nüfus da hesaba katilirsa bu rakamin 110.000-127.000 civarinda oldugu tahmini olarak ortaya çikar.

Şehrin fiziki yapisinin en önemli kismini teskil eden, zaruret halinde sehrin sakinlerine siginak vazifesi gören Van Kalesi’nin dogudan batiya uzunlugu 1800 m, kuzeyden güneye genisligi 120 m, göl seviyesinden yüksekligi 80 m dir. Dört bedenle çevrili kalenin 1. ve 2. Bedenleri Akkoyunlu ve Osmanli devirlerine aittir. Osmanli-Safevi savaslarinda önemli bir askeri üs olan Van Kalesi’ne, sulh bozuldugunda Safevi askerlerinin ilk saldiracagi yerler arasinda bulunmasi sebebi ile Osmanlilar tarafindan büyük önem verilmistir. Nitekim Kalede bulunan magaralara askeri malzeme ve zahire doldurulmus olup Divan-i Humayun’dan Van beylerbeyligine gönderilen hükümlerde Kalede bulunan silahlarin temiz tutulup çürümesinin önlenmesi, zahireyi bozulmaya birakmayip ahali ile degistirilmesi emredilmistir. Kalenin fethini müteakip burçlara ve bir kisim magaralara açilan deliklere çok sayida Balyemez Toplar yerlestirilmistir.

Van Kalesi fethedildiginde kalenin üç hisari topraktan oldugu için acele olarak tamir görmüs, ayni yerin 1515’de tas ve topraktan yapilmasina tesebbüs edilmis ise de basarili olunmamistir, Kale tamirinin, Van Eyaleti sancak ve hükümet beyleri tarafin¬dan yapilmasi, devlet hazinesinden ve halktan hiç bir sey alinmamasi usuldür. Nitekim Kalenin bazi kisimlari 1568, 1572, 1582, ve 1660/1661’de Van Beylerbeyi’nin nezareti altinda, sancak ve asiret beylerine tamir ettirilmistir. Ancak, Osmanli-Safevi savaslari sebebiyle sancak beylerinin kale tamiri yapamamalari üzerine, bu isi devlet üstlenmis ise de bu usul 1774 yilina kadar devam etmis, bu tarihte gönderilen bir hükümle, tamirin eskiden oldugu gibi Van Eyaleti sancak beylerinin kapu halkina ve ona tabi olanlara yaptirilmasi emredilmistir.

Osmanli sehirlerinde kaleler çok yönlü görevler yaparlardi. Van Kalesi, sehri, sehir halkini ve sefer için gerekli malzemenin muhafazasi yaninda, suç isleyenler için bir çesit hapishane vazifesi görürdü. Nitekim Nisan 1568’de Tebriz’den gelip Van pazarinda Hz. Muhammed’e küfrettigi sabit olan Şükrullah, Van Kalesi’ne hapsedilmisti. Yine Aralik 1577’de Şahkulu Alaeddin, suçundan dolayi Kaleye hapsedilmisti.

Van Kalesi’nde kale görevlileri iç hisarda oturmakta olup sayilan sartlara göre degismekteydi. Nitekim 1577’de Van’dan Ercis Kalesi’ne kale muhafizi gönderilirken, 1635’de Safevilerin Van’i muhasarasi, IV. Sultan Murat’in Şark seferi sebepleriyle Van Kalesi’ne 100 nefer cebeci tayin edilmistir. Kaledeki topçular, topcubaslari tarafindan talim ve terbiye görmekteydi. Evliya Çelebi’ye göre yaz-kis tüm hisarlarla beraber Van Kalesi’nde 500 kisi nöbet beklemekte, kolluk tutan aga ve çavuslarin sayilari 24’ü bulmaktaydi. Bir saldiri oldugunda saldiriyi mesale yakmak, mehter çalmak gibi usullerle haber verirlerdi. Kale burcuna yagan karlarin süpürülmesi Kalede oturan Hiristiyanlarin göreviydi.

Kaleden Van Gölü’ne yol olup, buradaki iskeleden Ercis, Ahlat ve Adilcevaz’a gemiler islemekteydi. Kanuni Sultan Süleyman’in Ikinci Iran Seferinde, Lütfi Pasa’nin delaletiyle Van Gölü’nde yapilacak gemilerin insasi Mimar Sinan’a havale olunarak üç kadirga yapilmistir. Yine bu asirda Urmi Gölü’nde bazi gemilerin yayilmasi Brodos beyine emrolunmakla Van’dan mimar ve reisler gönderilmesi istenmistir.

Van Gölü’nde yapilacak gemilerin masrafi ve bu gemilerde çalisacak tayfanin ücretleri bazen Diyarbakir hazinesinden karsilanmaktaydi. Devlete ait bu gemilerin çogunlugu odun naklinde kullanilmakta olup 1582’de gemi sayisinin 7’ye çikarilmasina çalisilmistir. Hatta odun naklinde devlete ait gemiler kifayet etmediginden halkin bu maksat için gemi yapmasina müsaade edilmistir. Bir arsiv kaydindan Van Gölü’nde Hakkari Beyi Zeynel Bey’in de kendi ihtiyacini karsilamak için gemi insa ettigi anlasilmaktadir.

XVIII. y.y. SONRASI VAN
17. Yüzyilin ikinci yarisindan itibaren, Van’da sosyal ahengin bozulmaya basladigini görüyoruz. Siyasi otoritenin gücünü yitirmeye baslamasi ile birlikte, Avrupa devletlerinin ihtiraslarinin artmasi sonucu yüzyillarca birlikte yasayan Türkler ile Ermeni, Nasturi gibi etnik ve dini bakimdan farkli olan insanlar arasina nifak tohumlari atilmistir.

Misyonerlik faaliyetleri sonucunda, Van’da 3 Mart 1872 tarihinde ilk ihtilal örgütü “Birlik ve Kurtulus” cemiyeti, 1878 yilinda da gizli bir ihtilal örgütü olan “Kara Haç” teskilati, Van’da kuruldu. 19. Yüzyilin ikinci yarisinda ise Van’da Ermenice gazete çikarilmaya baslandi.

Ermeni isyan komiteleri, Van’da diger yerlerden daha kuvvetli idiler. Buraya Iran ve Kafkasya yolu ile bol miktarda silah ve cephane getirilmis ve düzenli teskilat kurulmustu. Ayrica hudut olmasi itibariyle tedhisçilerin kontrol edilebilme imkâninin azligi ve ayni zamanda gerektiginde desteginin kolay saglanmasi, Van’da örgütlerin yogunlasmasina sebep oluyordu. Komitecilerin en büyük destekçisi Ermeni kilisesi idi. Ermeni papazlarinin bilhassa, Hrimyan’in patriklikten ayrildiktan sonra Van’da yaptigi faaliyetlerle burasi, Ermeni dini ve kültürel faaliyetlerinin merkezi oldugu kadar, ihtilal örgütlerinin de merkezi haline gelmistir. Van’da Rus Baskonsoloslugu görevinde bulunan General Mayevski, Ermeni din adamlarinin din ile ugrasmadiklarini, manastirlarda ayin yerine, Hiristiyan Müslüman düsmanligi islediklerini yazmaktadir. Yine Rus Baskonsolosu’nun belirttigine göre 1895 yili içerisinde Van’daki ihtilal hazirliklari yogunlasti. Halktan silah vergisi adi ile toplanan paralar ile silah ve cephane alindi. Bu silahlari kullanacak ve isyani yönetecek olan komiteciler, Rusya ve Iran yolu ile Van’a gelmis bulunuyorlardi. Komiteciler çikaracaklari isyanlar için zenginlerden para istiyorlar ve vermeyenleri acimasizca öldürüyorlardi. Ermeni Papazi Bogaz, bazi serseri Ermenilerin taskinliklarina karsi çiktigi için Ermenilerin dini bayrami olan 6 Ocak 1896 tarihinde kilisesine giderken öldürüldü.

Ermeniler Van’da ilk defa 1896-97 yillarinda Ermeni komitelerinin komplolariyla isyan ettirilmislerdir. Bu yillarda Ermeni ayaklanmalarini hazirlayan ve buna kesin seklini veren Papaz Migirdiç Hrimyan idi. Van’daki Ingiliz, Fransiz ve Rus konsolosluklari ile Amerikan Misyonerleri de Ermenilik konusunda destek ve tesviklerini eksik etmemislerdir. Ingiliz konsolosu Binbasi Williams’in kurmus oldugu “Fakirseverler Dernegi” Van’daki ayaklanmalarda önemli maddi ve manevi destek saglamistir.

Birinci Van isyaninin bastirilmasindan sonra da, Ermeni komiteleri her türlü tedhis hareketlerini sürdürmüslerdir. Bunun yani sira, siyasi alanda da bazi girisimlerde bulunmuslardir. 4 Şubat 1902’de Paris’te toplanan I. Genç Türk Kongresine Ermeniler de katildilar. Maksat, Osmanli idaresine karsi her tür¬lü muhalif faaliyetlerde rol oynamak, bu yolla hem Avrupa devletleriyle iliskilerini yeni bir mecrada ilerletmek, hem de Osmanli idaresini zor duruma sokmaya çalismakti.

27 Aralik 1907’de Paris’te ikinci defa toplanan Genç Türk kongresinde Ermeniler uzlasmaci bir yol izliyor görüntüsünü veriyorlardi. Bu kongrede Os¬manli Devleti’nin bagimsizligini tanidiklarini, tedhisten ve devlete asker vermemekten vazgeçtiklerini açikladilar. Fakat bu yapmacik bir tavirdi ve açiklamalarinda samimi degillerdi. Nitekim bu kongreden birkaç ay sonra meydana gelen Adana olaylari Ermenilerin gerçek niyetlerini göstermistir. Çünkü Ermeni komiteleri, genel mücadele yöntemi olarak sürekli terörü benimsemislerdi.

II. Mesrutiyetin ilanindan, I. Dünya Savasina kadar olan dönem Ermeniler için terörle birlikte pro¬paganda dönemi olmustur. Van bölgesinde bu propa¬ganda, içeriye karsi Rusya’nin bagimsiz bir Ermeni Devleti kurulmasini temin edecegi, disariya karsi ise, bu havalide daimi asayissizlik oldugu ve Ermenilere baski yapildigi seklindeydi.

Ermeniler 7 Nisan 1915′ ten itibaren Van’i tamamen kusatmislar ve çevredeki Ermeni çetelerinin de katilimiyla sayilari 10.000’i geçmistir. Canlarini zorlukla kurtarabilenler ise Van civarini terk ederek büyük bir göç baslatmislardir. Bu arada baskiya ugrayan, Derebey, Hakis, Zorova (Yemlice), Hidir, Göllü, Şeyhane (Otluca), Şeyhkara (Gülsünler) köyleri halki Zeve merkez köyüne siginmislardi. Ermeniler sadece Zeve’de, bu yedi köyün ahalisinden 2000’den fazla masum insani katletmislerdir.

20 Mayıs 1915’te Van, Ermenilerin öncülügüyle Ruslar tarafindan tamamen isgal edilmistir. Hemen bir geçici hükümet kurularak, Van Valiliği’ne meşhur komiteci Aram Manukyan getirilmis, böylece Ermeniler, Ruslar’in Van’i isgal etmelerine yardim maksadiyla baslattiklari isyan, katliam ve yagma hareketlerini 1918 Nisan ayina kadar devam ettirme imkânini bulmuslardi. Bu tarihe kadar cereyan eden olaylar Rus destek ve tahrikiyle gerçeklestirilmistir.

Tarih gösteriyor ki, bölgede istikrarin mevcut oldugu devirlerde büyük medeniyet merkezleri vücuda gelmis, istilalar ve isyanlarla harap olmustur. Van Kalesi’nin etegine yayilan ve halen o günlerin aci, izdiraplarini sergileyen eski Van harabeleri bunu göstermektedir. Eger bugün bölge geri bir durumda ise bunun sebebi dünde aranmalidir. Birinci Dünya Harbindeki istilalar onun içinde ve ondan sonra meydana getirilen isyanlar vaktiyle mamur olan bu bölgeyi bir harabeye çevirmistir.

Harpten sonra Van, yavas da olsa bir gelisme göstermistir. Şehrin nüfusu 1927 yılında 6980 iken 1935’te 9562, 1944’de 12000, bugün ise 284 bin olmuştur. Nüfus artisina paralel olarak, yeni bina ve tesisler de yapılmıştır.

Cumhuriyet döneminde Van ve yöresinin, ülkenin imkanlari ölçüsünde, ekonomik ve sosyal alanda yatirimlar yapilarak gelismesi saglanmis ve halen bu durum devam etmektedir.