kez görüntülendi
Seyyid Kutub Kimdir?
Seyyid Kutub’un düşünce ve yazı hayatının üçüncü safhası 1950’li yılların ortalarından başlayıp hayatının sonuna kadar devam eder. Bu dönemde Mısır’da başlatılan sekülerleşme faaliyetleri Kutub’un tepkisini çekmiş, başlangıçta desteklediği Hür Subaylar’ı sert bir dille eleştirmesine yol açmıştır. Kutub’un eleştirilerinde çok sert bir üslûp kullanmasında kendisinin ve diğer İhvân-ı Müslimîn üyelerinin hapishanelerde işkence görmesinin etkisi olmuştur. Onun Ebü’l-A‘lâ el-Mevdûdî ve Ebü’l-Hasan en-Nedvî’nin eserleriyle tanışması da bu döneme rastlar. Özellikle “hâkimiyet” ve “câhiliyet” kavramlarıyla ifade ettiği İslâm hakkındaki modern Selefî yorumlar önce bu yazarların eserlerinde ortaya çıkmıştır (Shepard, IJMES, XXXV [2003], s. 524 vd.; Fathi Osman, XCIII [2003], s. 478 vd.). Hâkimiyet ve câhiliyet hakkındaki fikirlerini yoğun biçimde, idam edilmesinin sebeplerinden biri olarak gösterilen Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ adlı kitabında ve Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân’da ortaya koyar. Mevdûdî gibi o da ulûhiyyet anlayışına bağlı bir hâkimiyet fikri geliştirmiştir. Buna göre hâkimiyet kavramı her alanda Allah’ın mutlak hükümranlığını ifade eder. İlâhî hâkimiyetin alanı insan menşeli hiçbir güce yer bırakmayacak derecede geniştir. Meşruiyetini Allah’tan almayan bütün yönetimler zorbadır (tâgūt). İnsanlar sadece Allah’ın emirlerini yerine getirmekle yükümlü olup Allah’ın kulları olmaları bakımından tamamen eşittir, hiç kimse diğer insanlar üzerinde tahakküm hakkına sahip değildir. Seyyid Kutub’un hâkimiyet fikriyle bağlantılı bir toplum anlayışı vardır. Buna göre toplumlar müslüman ve câhilî olmak üzere ikiye ayrılır. Müslüman toplum sadece Allah’a kul olup hayatını O’nun hükümlerine göre düzenleyen insanların oluşturduğu toplum, câhiliye toplumu ise İslâm inancı, düşüncesi ve değer hükümlerinin, İslâm hukuk, ahlâk ve davranış kurallarının hâkim olmadığı toplumdur (Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ, s. 21, 24 vd.; ayrıca bk. s. 97 vd., 101 vd., 116 vd., 162 vd.; Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân, X, 1435). Onun düşüncesindeki diğer önemli bir kavram da câhiliyeye karşı verilen mücadelenin adı olan cihaddır. Aslında İslâm’da barış fikri İslâm’ın tabiatı ve onun âlem, insan ve hayat görüşüyle bağlantılı temel düşüncelerinden biridir. Fakat tebliğ engellenirse cihad kaçınılmaz hale gelir. İlân ve hareket, yani tebliğ ve cihad birbirinden ayrılamaz; yeryüzünde insanı özgürleştirme eylemine girişirken bunların her ikisi de gereklidir. Seyyid Kutub, cihadı sadece müslümanların kendilerini savunma mücadelesi olarak görenleri sert bir dille eleştirir. Zulmün müslümanlara ya da müslümanlarla aralarında anlaşma bulunmayan halklara karşı olması bu yükümlülüğü değiştirmez; yeryüzündeki bütün insanları kurtarmayı hedefleyen bir çağrının cihada dayanması şarttır (Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ, s. 66 vd.; Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân, X, 1435; es-Selâm, s. 148 vd.).
İslâm Toplumu. Seyyid Kutub’un, muhtemelen Batılılar’ın sömürgeleştirdikleri ilkel toplumları medenîleştirdiklerini ileri sürerken kullandıkları terminolojiye tepki olarak geliştirdiği bir medeniyet tarifi vardır. Buna göre insanî değerler ve insanî ahlâk bir toplumun varlığını ayakta tutan üstün değerler olunca o toplum medenî hale gelir ki bu da ancak İslâm toplumunda mümkündür. İslâm medeniyetinin temel ilkeleri sadece Allah’a kulluk edilmesi, toplumdaki bağın inanca dayanması, insanlığın maddeden üstün tutulması, insanın hayvanî yönünü değil insanlığını besleyen değerlerin yüceltilmesi, ailenin dokunulmazlığı, yeryüzünü Allah’a verilen söze ve onun şartlarına göre yönetme (hilâfet) şeklinde özetlenebilir. Kutub’a göre bugün İslâm’ın çöküşü gibi görünen durumun sorumlusu İslâm değil müslümanlardır. Bu sebeple İslâm’ın reforma ihtiyacı yoktur, müslümanların din karşısındaki tutumlarını düzeltmelerine ihtiyaç vardır (Ḫaṣâʾiṣ, s. 103 vd.).
Devlet. Seyyid Kutub’un eserlerinde ayrıntılı bir devlet anlayışı üzerinde durulmamakla birlikte Kur’an’daki şûra ilkesi sık sık vurgulanır. Ona göre İslâm bu konuda tam bir belirleme yapmamış, şûranın uygulama şeklini zamanın ve şartların icabına bırakmıştır. Bu hususta asıl olan, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkilerin barış, adalet, eşitlik gibi esaslar üzerine kurulmasıdır.
İslâm Düşüncesi. Yeni Selefîlik çizgisindeki diğer fikir adamları gibi Seyyid Kutub’a göre de müslümanların zaman içerisinde yozlaşmasının sebeplerinden biri İslâm düşüncesinin Yunan felsefesinin etkisi altına girmesidir. Aslında İslâm âlemini saran felsefe hareketi Yunan ve hıristiyan metafiziğine dayalı felsefe artıklarından ibarettir. Şu halde günümüz müslümanlarının kendi özgün düşüncelerini yeniden kurmaları, bunu yaparken de yabancı düşüncelerden tamamen uzaklaşmaları gerekmektedir (a.g.e., s. 5 vd.).
Tesiri. Seyyid Kutub hayatı, eserleri ve idamıyla, XX. yüzyılın ikinci yarısında gelişen İslâmî düşünce ve hareketler üzerinde büyük bir tesir bırakmış fikir adamlarındandır. Eserleri pek çok dile çevrildiği için etkisi de müslümanların yaşadığı bütün coğrafyaya yayılmıştır. Özellikle İslâm coğrafyasının işgal ve sömürüden yeni kurtulması, ayrıca bazı İslâm ülkelerinde Batılı ülkelerin ekonomik, kültürel ve siyasal yönden hâlâ nüfuzlarının devam etmesi hürriyet fikrini çok keskin bir dille ifade eden Kutub’un tesirini daha da arttırmıştır. İhvân-ı Müslimîn teşkilâtının teorisyenlerinden biri olarak gösterilen Seyyid Kutub’un özellikle Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ adlı kitabının bazı dinî grupların radikalleşmesinde önemli rol oynadığı ileri sürülmüştür. 1971’den sonra Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın sosyalist muhalefetle mücadele etmek için çok sayıda İhvân-ı Müslimîn mensubunu hapisten çıkarmasının ardından Seyyid Kutub’un eserlerinin bunlardan bir kısmı üzerinde derin etkisi olmuştur. Özellikle Cemal Abdünnâsır zamanında hapishanede işkenceye mâruz kalanlar rejime karşı oluşturdukları görüşlerini temellendirmek amacıyla Kutub’un eserlerinden istifade ediyorlardı. Bunların başında 1970’li yıllarda çeşitli eylemlere katılan et-Tekfîr ve’l-hicre ile Cihâd gibi örgütler gelmekteydi. Ayrıca Suudi Arabistan’daki İslâmcı muhalefet, Cezayir’deki İslâm Kurtuluş Cephesi, Filistin’deki Hamas örgütü; Mısır, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan’daki İhvân-ı Müslimîn örgütü Kutub’un görüşlerinden etkilenen gruplar arasında sayılmaktadır (Euben, LIX/1 [1997], s. 34). Haddâd, İran devriminin teorisyenlerinden Ali Şerîatî’nin de Kutub’dan etkilendiğini ileri sürer (Voices of Resurgent Islam, s. 68).
Seyyid Kutub’a Eleştiriler. Seyyid Kutub’un görüşleri pek çok taraftar bulduğu gibi bunları eleştirenler de olmuştur. Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ’ı neşrettiği yıl Mısır’ın tek partisi konumundaki Arap Sosyalist Birliği, esere reddiye olarak Meʿâlim fî ṭarîḳi’l-ḫiyâne ve’r-ricʿiyye başlıklı bir kitapçık yayımlamış (Kahire 1964), bunu 1965’te Ezher’den verilen bir fetva takip etmiştir. Mecelletü’s̱-S̱eḳāfeti’l-İslâmiyye dergisinde yayımlanan (23/8 [Şâban 1385 / November 1965]) bu fetvada Meʿâlim’deki bazı pasajlar tek tek ele alınarak Seyyid Kutub fitne çıkarmak ve tarihteki Hâricîler’in üslûbunu kullanmakla suçlanıyordu. Ayrıca Rebî‘ b. Hâdî Umeyr el-Medhalî, Eḍvâʾ İslâmiyye ʿalâ ʿaḳīdeti Seyyid Ḳuṭub ve fikrih başlıklı eserinde (Medine 1993) genel olarak Seyyid Kutub’un görüşlerini ve Maṭâʿinü Seyyid Ḳuṭub fî aṣḥâbi Resûlillâh başlıklı eserinde (Medine 1993) onun sahâbe hakkındaki düşüncelerini, Abdullah b. Muhammed b. Ahmed ed-Düveyş de el-Mevridü’z-zülâl fi’t-tenbîhi ʿalâ aḫṭâʾi’ẓ-Ẓılâl’de (Büreyde [Suudi Arabistan] 1990) Kutub’un tefsirindeki görüşlerini sert bir dille eleştirmiştir.
Seyyid Kutub’un bazı fikirleri kendi dava arkadaşları tarafından da eleştirilmiştir. İhvân-ı Müslimîn’in lideri Hasan İsmâil el-Hudeybî, 1969’da hapisteyken Duʿât lâ ḳuḍât: Ebḥâs̱ fi’l-ʿaḳīdeti’l-İslâmiyye ve menheci’d-daʿve ilallāh adıyla yazdığı kitapta (Kahire, ts., 1977) Seyyid Kutub’un ismini zikretmeksizin Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ’taki görüşleri eleştirmiştir. Hudaybî burada hâkimiyet, câhiliyet, tekfir, ridde ve yönetim konularına açıklık getirmektedir. Ona göre şehâdet kelimesini hâkimiyetle ilişkilendirmek ve amelsiz imanın olmayacağını ileri sürmek yanlış olduğu gibi günümüzde müslümanları câhiliyetle suçlamak da doğru değildir, onların ancak bilgisiz oldukları söylenebilir. Hudeybî eserinde Seyyid Kutub’u adını söylemeden eleştirirken Mevdûdî’yi ismen zikreder. 1982’de İhvân-ı Müslimîn’in üçüncü lideri Ömer et-Tilimsânî, Kutub’un görüşlerinin sadece kendisini bağlayacağını belirterek onun yazdıklarıyla örgütün resmî görüşleri arasına mesafe koymuştur (Kepel, s. 63). Seyyid Kutub ve Mevdûdî’nin arkadaşı olan Ebü’l-Hasan en-Nedvî de et-Tefsîrü’s-siyâsî li’l-İslâm fî mirʾâti kitâbâti’l-üstâẕ Ebi’l-Aʿlâ el-Mevdûdî ve’ş-şehîd Seyyid Ḳuṭub başlıklı eserinde (Kahire 1980, s. 68 vd.) hem Mevdûdî’yi hem siyasî hâkimiyetle ulûhiyyet arasında irtibat kurduğu için Seyyid Kutub’u eleştirmiştir. Muhammed Tevfîk Berekât, Seyyid Ḳuṭub: Ḫulâṣatü ḥayâtihî, menhecühû fi’l-ḥarekâti, en-naḳdü’l-müvecceh ileyh adlı kitabının (Beyrut, ts.) büyük bir kısmını Seyyid Kutub’a yöneltilen eleştirilere ayırmış ve bunlara açıklık getirmiştir. Kutub hakkında kitap veya makale tarzında çok sayıda çalışma mevcuttur (bir kısmı için bk. bibl.). Ayrıca XX. yüzyılın ikinci yarısındaki İslâmî hareketler hakkında yapılan çalışmaların hemen hepsinde Kutub’a ve onun düşüncelerine yer verilmiştir.
Bilgi / Öneri Formu

Seyyid Kutub
Hakkında Bilgi / ÖneriDüzeltme Bildirim Formu

Seyyid Kutub
Hakkında DüzeltmeTelif / Yasal Uyarı

Seyyid Kutub
Kim Kimdir? tescilli bir markadır ve Web Sitesi 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununa uygun yayın yapmaktadır.
Kim Kimdir?'de yayınlanan yazılı, görüntülü içeriklerin ve fotoğrafların sahibi olan FORSNET'in yazılı izini olmadan bilgi ve belgelerin tamamının kopyalanması, çoğaltılması ve izinsiz olarak başka sitelerde ve yerlerde kullanılması yasaktır. Alıntı olarak kısmi kullanımlarda her hangi bir sakınca yoktur.
Site içeriğinde telif yasalarına uygun olmayan içerik olduğunu düşünüyorsanız lütfen durumu bize bildiriniz. Telif olan içerikler incelenerek yayından kaldırılabilmektedir.