Unvan

Ord. Prof.

Doğum Tarihi

1883

Ölüm Tarihi

19 Ekim 1961

Şehir

Erzincan

Ülke

Türkiye

7285

kez görüntülendi

Şemseddin Günaltay Kimdir?

Atatürk’ün yeni ve yüksek bir ruh ve düşünüş ile Türk Tarih Kurumu’nu tesis ettiği ve millî tarih meselesini, bunun tahlil ve tenkidini, toplum hayatımıza hâkim olmasını istediği bir sırada, Şemseddin Günaltay, ilmî otoritesi ile bu tezi ele alıyor. İslâm medeniyetinin hakiki âmil ve müessirlerini tayin etmenin ilmî bir vazife olduğunu, aynı zamanda, bazı garplı tarihçileri de işhat ederek, “Eğer Türkler islâm camiasına girmemiş olsalardı, islâm medeniyeti vücut bulmaz, o derece inkişaf etmez, o derece geniş iklimlere dağılmazdı” diyerek doğru ve açık bir hükme varıyordu. Diyordu ki, “Türkler neticesinde görüyoruz ki Ebu Müslim ihtilâlinin iktidar mevkiine getirdiği Toharistan, Horasan, Maveraünnehir Türkleri islâm heyeti içtimaiyesi üzerinde nâfiz bir rol oynamaya başladıkları andan itibaren fen, san’at, hukuk, dinî telâkki sahalarının her birinde feyizli bir hareket başlamış, neticede İslâm medeniyeti denilen büyük medeniyet vücut bulmuştur. Emeviler devri nihayetine kadar İslâm câmiasını kaplayan fikrî durgunluğun, Türklerin hâkim bir vaziyette bu camiaya girmelerini müteakip feyizli bir harekete inkılap etmesi sebepsiz değildir. Bu hareketi yapan Türkler irfan, medeniyet, dimağî teşekkül itibariyle câmiayı teşkil eden diğer unsurların fevkinde bulunuyordu”.

Şemseddin Günaltay, bu sahadaki çalışmalarına büyük bir hız ve vukufla devam etti. Bir taraftan teşriî hayatta vazife yaparken diğer yandan İstanbul Üniversitesinde ve yeniden kurulan Ankara üniversitesinde Türk tarihi hakkında dersler veriyordu.

1937 de Dolmabahçe sarayında, milletlerarası bir mahiyet arzeden, ikinci Türk Tarih Kongresi toplandığı zaman, Günaltay’ın, Türk tarihinin diğer mühim bir problemi üzerinde, “İslâm dünyasının inhitatı sebebi Selçuk İstilâsı mıdır?” konusu hakkında bir tebliğ yaptığını görüyoruz. O, bu tetkikinde IX. ve X. yüzyıllarda islâm dünyasına en parlak devrini yaşattıran ilim hareketinin “Selçuk Türklerinin Ön-Asyayı istilâ etmeleri neticesinde durmuş ve bu hal İslâm dünyasının umumî inhitatına sebep olmuştur” yolunda ileri sürülen yanlış görüşü tahlil ve tenkit etmekte, tarihî vakıaların bilâkis tamamen bunun aksini ispat ettiğini göstermekte idi. Gerçekten, Selçuk Türkleri Yakın-şarka gelmekle, bu bölgedeki anarşik devir son bulmuş, kurulan geniş İmparatorluk dahilinde emniyet ve asayiş teessüs etmiş, halkı ezen haksızlıklar zulümler ortadan kaldırılmış ve bu hal, ticaretin inkişafına yol açtığı gibi, doğu ile batı arasındaki eski ipek ticareti yolu yeniden işlemeye başlamıştı. Bütün din ve mezheplere karşı tarafsızca ve müsamahalı hareket etmek karakterinde bulunan Türkler mezhep kavgalarına da son vererek inanç ve vicdan hürriyetinin Türkistan’dan Akdeniz’e kadar uzanan geniş sahada hükümran olmasını sağlamıştı.

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6