Doğum Tarihi

22 Kasım 1869

Ölüm Tarihi

19 Şubat 1951

Ülke

Fransa

Burç

Akrep

1542

kez görüntülendi

Andre Gide Kimdir?

Ekim 1895’te kendisini daha önce reddetmiş olan kuzeni Madeleine Rondeaux ile evlendi. 1896 başlarında La Roque bucağının belediye başkanı seçildi; henüz 27 yaşındaydı ve Fransa’nın en genç belediye başkanı olmuştu. Bu görevini ciddiyetle sürdürürken Dünya Nimetlerim tamamladı. İlk yayımlandığı 1897’de tam bir başarısızlığa uğrayan yapıt, I. Dünya Savaşı sonrasında Gide’in en sevilen ve en etkili yapıtı olacak, insanların içlerinden geldikleri gibi davranmaları yolundaki çağrısı, ancak savaş sonrası kuşaktan hemen karşılık görecekti.

Yaratıcı Dönemi

Gide’in, insanın bireysel değerleri arayışı üstüne son yapıtı, Batak ve Le Voyage d’Urien gibi yergi türünde olan Le Promethee mal enchaîne’dir (1899; Zincire Gevşek Vurulmuş Prometheos). Asıl büyük yaratıcılık dönemi bundan sonraki öyküleriyle başlar. L’Immoraliste (1902; Gayri Ahlâki, 1937/’Ayrı Yol, 1960/’Ahlaksız, 1992), La Symphonie pastorale (1919; Senfoni Pastoral [Kır Senfonisi], 1937, 1972/Pastoral Senfoni, 1972, 1989, 1995) ve Dar Kapı, Gide’in kendi evliliğinden yola çıkarak insan ilişkilerindeki sorunlara çözüm getirme çabalarını yansıtır. Ruhsal sorunlara duyduğu ilgiyle, sanatsal kurgu ve üslubun uyumunu sağladığı bu yapıtlar Gide’in gelişiminde önemli bir aşamayı gösterir. Gide’in anlatı türünde olduğunu söylediği Ayrı Yol ve Dar Kapı, birinci şahsın ağzından aktarılan, basit, ama derin biçimde ironik yapıtlardır. Anlatıcı, görünüşte zararsız olan kendi anılan aracılığıyla, yaşamın, ahlaki açıdan çift anlamlı yönlerini ortaya koyar. Bu yapıtlarda klasik bir yapı ustalığına, an ve yalın bir üsluba ulaşılmıştır.
Gide bu dönemin büyük bölümünü sıkıntı ve tedirginlik içinde geçirdi. Madeleine’e olan sevgisi, kendi deyimiyle yaşamında “mistik bir yöneliş” sağlamıştı, ama bu kadar yakın, sürekli bir ilişkinin, özgürlüğüne ve her türlü deneyimi yaşama isteğine engel olduğunu düşünüyordu. Les Caves du Vatican (1914: Vatikan’ın Zindanları, 1958,1989), büyük yaratıcı döneminin ikinci bölümüne geçişi simgeler. Gide, bu yapıtının öykü değil, bir sotie (kısa yergi oyunu) yani deli ve budala karakterlerin değişik bir anlatım yapısı içerisinde, fars tarzında ele alındığı bir oyun olduğunu söyledi. Kilise karşıtı olduğu gerekçesiyle ağır saldırılara uğrayan Vatikan’ın Zindanları, yazanna birçok Katolik dostunu kaybettirdi. Oysa, Gide’in Katolikliği benimsemeye en çok yaklaştığı yapıtı da oydu.

1900’lerin başlannda, Gide artık edebiyat eleştirmeni olarak geniş ölçüde tanınıyordu. 1908’de, II. Dünya Savaşı’na değin ilerici Fransız yazarları bir araya getiren edebiyat dergisi La Nouvelle Revue Française’in kuruculan arasında yer aldı.

I. Dünya Savaşı sırasında Paris’te önce Kızılhaç Örgütü’nde, ardından savaşta yaralanan askerler için açılan bir dinlenme evinde, son olarak da savaş mültecilerini barındıran Belçikalılar Yurdu’nda çalıştı. 1916″da evlendiğinden beri yaşadığı Cuverville’e dönüp yeniden yazmaya başladı.

Savaş, Gide’in acılannı daha da artırmıştı. 1916’nın başlarında Tanrı’yı arayışını anlatan ikinci bir günlük tutmaya başladı. 1926’da Numcpıid et tu adıyla basılan günlüğünde. “Katoliklik kabul edilir gibi değil, Protestanlık ise çekilmez; gene de kendimi koyu bir Hıristiyan olarak hissediyorum” sözleriyle ifade ettiği gibi dinsel ikilemine bir çözüm getirememişti, ama sonunda suçluluk duygusundan kurtulup gerçek kişiliğini oturtacağı kendi ahlak anlayışını kurmayı başarmıştı. Bundan sonra, geçmişiyle hesaplaşmasını tamamlamak amacıyla otobiyografisi Si le grain ne meurt’ü yazmaya başladı. Yaşamının doğumundan evliliğine değin olan bölümünü anlattığı yapıt, itiraf edebiyatının en güçlü örnekleri arasında sayılmaktadır. Gide’in genç Marc Allegret ile ilişkisi 1918’de evliliğinde ciddi bir bunalıma yol açtı. Umutsuzca kıskançlığa kapılan karısı “dünyadaki en değerli varlığı”nı, Gide’in kendisine yazdığı mektupları yok etti.

Savaştan sonra Gide’de büyük bir değişiklik oldu; yüzü sonraki yıllarda belirginleşen huzurlu ifadeyi kazanmaya başladı. Otobiyografisini yazmaya karar vermesi ve 1918’de de eşcinselliği savunan Sokrates tarzı diyalogu Corydon’u (1924; Corydon, 1943/Sapık Sevgi, 1966) tamamlamasıyla sonunda kendisiyle barışarak iç huzura kavuşmuştu. 1923’te tek çocuğu Catherine doğdu; çok eski bir arkadaşının kızı olan feminist Elizabeth van Bysselberghe’den doğan Catherine, Gide için yeni bir umut olmuştu, ama ertesi yıl yayımlanan Corydon’un aldığı tepkiler onda büyük bir düş kırıklığına yol açtı. En yakın arkadaşları bile kitaba sert eleştiriler yöneltti. Kitabı yayımlamadan önce uzun bir tereddüt geçirmiş olması, Gide’i bu saldırılardan daha çok üzmüştü.

Sayfalar: 1 2 3 4 5

Kaynakça

www.turkedebiyati.org